Salı, Ağustos 26, 2008

Web Girişimdeki son gönderiler;

Akılcı ve Yapılabilir bir Web Projesi
Ne istediğimizi bilmek!
Neden istediğimizi bilmek!
Fizibilite Hazırlamak
Del.icio.us Vs. Realist.gen.tr

Cuma, Ağustos 22, 2008

Aşk ile!

"Mesai, hayatımızın oldukça ciddi bir bölümünü zapteder, fakat sadece tatmin olduğumuz iş; en iyi olduğuna inandığımız iştir!Ve "en iyi iş bu" dememiz için gereken tek şart ise en sevdiğimiz, yaparken en çok haz aldığımız iştir. Eğer halen aşık olduğunuz bir işiniz yoksa, aramaya devam edin, bulduğunuzda da zaten aklınız ve kalbiniz size hissettirecektir o olduğunu!"
Eve gelirken bugün şu anki işimi düşünüyordum, bırakmalımıyım yoksa devam mı etmeliyim? Devamında siteye girerken güvenlikçiyle selamlaştım, işinden yakındı biraz... bir çok kişi gibi işini hiç sevmeden yapıyor, bazımız maaşdan yakınıyor, bazımız iş olsun diye yaptığından...
İş ancak sevildiği zaman güzel bir şekilde yapılır, eğer resim yapmaksa aşkınız bırakın sanata ilgisizliği, ressam olun seviyorsanız, zevkle yapıyorsanız başarırsınız... Projeniz mi var? Hadi o zaman canınızı dişinize takın başlayın yapmaya "Aşk ile!"...

Sevmediği bir iş de başarı kazanmış birini gördünüz mü hiç? Ben görmedim..
Sonra Sordum;
Seviyormuyum şuanki işimi? Pekdeğil...
Ne istiyorum ileride? Kendi işimi...
Ölür müyüm 3-4 ay zorlansam? Bir sigaram var zaten nedir..
Peki zevkle mi yapacağım yeni işimi? Ne şüphe.. :)

Ve karar verdim, işi bırakıyorum...
Hayırlı olsun diyelim şimdiden...

Çarşamba, Ağustos 20, 2008

Gene Fikrim Geldi!

Gene fikrim geldi, hadi başlayalım, nasıl başlayalım?
Aceleci olmamalıyız, heyecana yenilmeden sakin ama hırslı bir şekilde adım adım ilerlemeli, tedbiri elden bırakmadan, bir kaç yetkin kişiye danıştıktan sonra tekrar tekrar düşünüp yola çıkmalıyız, çünkü sonra dönüş kolay değil...
Zaten bildiğimiz bir şey; "Türk insanı kısa vadede verimli ve pratik işler yapma konusunda usta!" tek sorunumuz bunu uzun vadeye çevirebilme!
hatta başlangıçtaki heyecanımızı olabildiğince sürece yayıp o heyecanla olabildiğince UZUN süre çalışabilmeliyiz.. çevrede olup bitenlere aldırış etmeden, bir projeye kesin karar verdiysek, arkasında durup sonuca varana kadar onun üzerine çalışmalıyız..
Belki zaman projeden bir çok şey çalabilir ama gene de biz elimizden geleni en iyi şekilde yaparak adım adım ilerledikten sonra, rakipler türemiş olsa bile piyasa da bir şekilde bunların da üstesinden gelebiliriz... çünkü herşeyi doğru bir şekilde yaptığımıza göre çekinecek bir şey yoktur...
Ama diğer türlü anlık heyecanlarla başlasaydık projemize, bizden az da olsa kaliteli bir rakip anında bizi ezip geçebilir, hatta bizde onun öncesinden reklam yapmış olur ona müşteri kitlesi oluşturmuş oluruz.. o yüzden her türlü adımı atarken sormamız gereken sorulardan bazıları;
1. Projemiz konusunda çalışma yapanlar varmı?
2. Daha geniş çevresi olan bir rakip çıksa nasıl başa çıkarız?
3. Ya da daha büyük bütçesi olan bir rakip çıktığında onunla rekabet edecek özelliklerimiz neler?
4. Eğer proje bekleneni vermezse(maazallah:)) projeyi hangi farklı şekilde kullanabiliriz?

Not: Varsa aklınıza gelen başka sorulması gereken soru yorum olarak yazarsanız sevinirim

Pazartesi, Ağustos 18, 2008

%25 senin olsun ortağız... :)


Muazzam bir fikrimiz var, bağlantılar hazır, ekip hazır, proje bütün detayıyla hazır, tek eksik SERMAYE...
Kimse sermaye vermiyor, risk sermayesi desen herkes firmanın belli cevabı: "Yıllık Bütçe planı hazırlandı, önümüzdeki yıl belki!"
Şimdi ne yapacağız? askıya mı alacağız bir yıl? o kadar heyecanımız var, işe başladık başlayacağız... ve işte burda hisseler giriyor devreye... yazılımcıya %25, tasarımcıya %25... gelene hisse, gidene hisse... :)
ortaklar çoğaldı, 3 kuruş kazansan kırış kırışabilirsen, proje hazırlanırken nasıl geçincez vb. çekinceler...
Güzel bir yaklaşım, en azından girişimcilikten geri kalmadan, biraz fedakarlıkla nakit bulma sorunu çözülüyor. Ama ufak bir sorun var, Ortaklık bu kadar kolay olmuyor, ortağız demekle iş bitmiyor, heyecan ve enerjiyle birlikte ne kadar dayanılabilir? bireysel sorunlar göz önüne alındı mı? sözleşme ne şekilde olacak? sadece söz nereye kadar yeterli olur? yarın iş yürümezse ne şekilde davranılacak? işler büyürse hisseler değişecek mi? ortada bir şey olmasa da kim karar verici olacak?
işte bu ve benzeri soruları cevaplamadan, hisseleri paylaşıyoruz çerez gibi, ve devamında istisnai durumlar olsa da, hem işler yürümüyor, hem de arkadaşlığımızdan oluyoruz, ve üzerine Müteşebbis Ruhumuzda bu başarısızlık bir korku oluşturuyor...
siz de kesinlikle bunu tecrübe etmişsinizdir diye düşünüyorum ne dersiniz?

Pazar, Ağustos 17, 2008

Üniversitenin Girişimciliğe katkısı...

bir çok kişi üniversite sınavına girdi, geçtiğimiz günlerde de sonuçlar açıklandı... bir çoğumuzun tecrübe ettiği gibi, "üniversiteyi bitiriyim, diplomayı aliyim, atarım 2-3 milyara bir yere kapağı sonra da bakarız işte ne yapacagımıza..." ama heyhat...
bu şekilde dersane, okul ve aile içinde programlanan genç, okuluna binbir ümitle gelir, fakat diploma geldiğinde, ne 2-3 milyarlık bir iş, ne elinde nitelikli bir bilgi, ne de elle tutulur bir tecrübesi vardır...
Okumak kötüdür değil bu, üniversitede okuyorsak hiç bir anlamı olmadığını söylüyorum eğer bir yerde çalışmıyor, sosyalleşip çevreyi aktif olarak kullanmıyorsak...
Bugüne kadar geçen üniversite hayatıma bakınca, çevremdeki değerli kişilerden başka pek bir katkısını göremiyorum... ama bu kesinlikle yadsınamaz bir katkı, o kadar aklı selim kişiyi bir arada bulacaksınız, ve hepsiyle bir şekilde bir yakınlığınız olacak...
işte burda girişimcilik giriyor devreye, çünkü hepsinin fikirleri, ihtiyaçları, beklentileri var.. ve bir şekilde siz bunlardan birini onlara sunabiliyorsanız elinizdeki serveti hesap edemezsiniz...
başlangıca geri dönecek olursak, hedefimiz ne olursa olsun üniversiteden(kariyer, girişim, bilgi, eş-:p-, askerlik) , çevremizi geniş ve olabildiğince nitelikli tutmak en önemli konu olmalı... çünkü onlarla yarın tekrar farklı yerlerde karşılaşacaksınız... tabii ki pragmatizmin doruğuna varın değil dediğim ama sonuçta bu aşikar bir gerçek...
belki katılmayanlar olacaktır ama, bir kalem dahi satmamış bir hocanın(istisnalar var tabi) pazarlama dersinden ise, bir çay sohbetinde küçük fikirle, girişiminizin sonucunu değiştirebilecek arkadaşlar her zaman üstündür diye düşünüyorum, yanlış mıyım ki?

Salı, Ağustos 12, 2008

Atılgan ve Girişimci!

Nedense hep sermayesizlikten, yatırımcı bulamamaktan yakınırız... Sorsalar biz ne yaman girişimcileriz, her gün yeni fikirler üretiyor bunları projelendiriyoruz, Doğru değil mi?
Evet doğru.. Üzerine düşünüyoruz az biraz kafa patlatıyoruz, hatta hadi yazıyı yazarken bir proje geliştirelim;

Atılgan-1: Abi ya! Bugün Bahariye'de dolaşıyordum, bi baktım bütün kızlar koşa koşa Mango'ya gidiyor, yanımdaki arkadaş da tutturdu girelim diye, o da nesi! Dışarda halim selim takılan kızlar canavara dönüşmüş kavga ediyorlar son kalan body için (hem de 150ytl -ki sezon sonu 30 olacagını hepimiz biliyoruz-)
Atılgan-2: eee?
Atılgan-1: diyorumki şu Mango bağımlılarına bir forum falan açalım, zaten MNG Addict diye sloganları da var, hepsi paylaşsın anılarını, indirimler falan duyrulsun!
Atılgan-2: Cidden ya! Nasıl düşünmedik bu zamana kadar, hem eni sonu bi php script çakarız olur biter...
Atılgan-1: Yok abi kitleye uygun cafcaflı tasarım lazım, öyle kıytırık scriptle olmaz, hem çalarlar sonra bizi de yalan ederler, baksana DOL'e para var atlıyorlar her işe! :p
Atılgan-2: Abi birde global marka bu Mango bide ingilizcesini yaparız,
Atılgan-1: Birde üzerine MANGO'yu sponsor aldık mı siteye, yırttık abicim YIRTTIK..! :)
Atılgan-2: tamamdır abi, hadi domain bulalım o zaman...

Tabiki böyle bir girişimcilik yok, en azından bununla kalmıyor hiç bir şey... Atılgan dediğimiz şahsiyetler her iş fikrine atlayan, bir şekilde Köşeyi Dönme Arzusunda (dikkat: Başarma değil) olan kişidir! Ama girişimci iş fikrini geliştirir, bir çok kişiye danışır, ölçer tartar, rakipleri inceler, handikapları görür(hiç bir şey güllük gülistanlık değil) ve bunları baz alarak;
Fizibilite raporunu çıkarır
Müşterinin taleplerini değerlendirir
Hedef Belirler
B planını cepte saklar
Sunumlarını hazırlar
Kimlerle çalışabileceğini belirler
Partner ve yatırımcı aramaya koyulur....

Yani Atılganlar gibi, "yırttık" kelimesi ile projelendirilmiş olmuyor, ve haliyle "Yırttık!" ünlemine yatırımcı bulunmuyor değil mi?

Pazartesi, Ağustos 11, 2008

Önümüzdeki Maçlara Bakarız...

Kimlik belirlemek lazım bir kere, o iş de benim, bu iş de olmaz! kendine bir proje seç ve ona yoğunlaş.(sağolsun Burak Büyükdemir zaten denilecek ne varsa demiş)
Bırak elindeki proje biraz küçük çapta kalsın yeni gelen fikrin yanında, sen çalış bunun üzerine yetiştir, adam et, sonra önümüzdeki maçlara bakarız...

Şu an belki çok yoğun olmayabilirsin, veya fazlasıyla boş vaktin vardır başka bir proje için, ama "du bi ya allasen!", bütün herşeyi sen yapmayacaksın nasıl olsa, bırak başkaları da sebeplensin, hatta durma direk o fikrini birine ver, sonra sana döner zaten bir şekilde merak etme, girişimcilik açgözlülük değil paylaşımı gerektirir... insanlara danıştığın gibi, bırak, danıştıkların da senden az da olsa sebeplensin...
Paylaş, yürüttüğün projeni, hayata geçirmeyi düşündüğün veya yeni aklına gelen fikri paylaş; neden korkasın çalmasından, paylaş ki o da yorum yapsın, belki içinde boğulduğun projene dışardan bakan bir gözle baştan aşağı değiştirir, belki açıklarını kapatır... (ha bide çalabilir dimi? evet basit bir şahsiyet varsa karşında çalabilir, ama o kadar basit bir şahsiyetin, üzerine o kadar kafa patlattığın projeni ne kadar benimseyip hayata geçirebilir ki? )

Paylaş, seni projenle bir tutsunlar diye paylaş, kimliğini belirlemek için paylaş, bir tarafın, bir uzmanlığın olsun ki veya öyle bilinsin ki direk seni bulsunlar... onun için her projeye atlama, otur köşene kendi işini yap, adam et sonra önümüzdeki maçlara bakarız...

Not: Bu yazı Mert Erkal'ın Problogging ile verdiği tavsiyelerden sonra bir hışımla yazılmıştır... tekrar teşekkürler :)

Pazar, Ağustos 10, 2008

Sanane Benim ne yaptığımdan! (Firmalar için Twitter)

Twitter sizi 140 karakterle sınırlandıran gereksiz bir araç doğru mu?
Twitter: What are you doing?
Mapo: Sana ne!
Firmanıza yada markanıza baktığınızda bu sorulardan en az bir tanesini olsun cevaplamak istiyorsanız Twitter sizin için gerçekten önemli bir araç olabilir....

Sektörünüzden birileriyle ieltişim içinde kalmak ve paylaşımlarda bulunmak mı istiyorsunuz?
Kişiler,kurumlar,markalar yada ürünler hakkında neler söylenmiş öğrenmek mi istiyorsunuz?
Yeni fikir ve yaklaşımlardan haberdar olarak anlık trend'in nereye kaydığını takip edip geride kalmamak mı istiyorsunuz?
Uzman olarak gördüğünüz kişi veya organizasyonların neler yayınladığını gözlemlemek mi istiyorsunuz?
Belirli bir kitleye elinizdeki ürünü yada servisi tanıtıp akıllarına kazımak mı istiyorsunuz?
Kötü yorumlarla nasıl başaçıkabileceğinizi bilmediğinizden bloggingden mi çekiniyorsunuz?

Peki kendinizi nasıl tanıtacaksınız(followerları nerden bulacaksınız?)
Ufaktan, önce çevrenizdekileri çağırarak başlayabilirsiniz -ki zaten bir kısmı zaten Twitterdadırlar-
Hemen Takip etmeye başlayın sektörünüzden firmalar, kişiler, yorumuna değer verdiğiniz ve iletişim içinde olmayı düşündüğünüz herkes, çünkü onların bir çoğu da geri dönüp sizi takip edeceklerdir.
Twellow.com sitesinde kendinizi kategorize ederek istediğiniz kitlenin sizi bulmasını saglayabilirsiniz,(bunun gibi araçlar fazlasıyla var, bu arada kendi bulduğunuz araçlar olunca bana da haber verirseniz sevinirim:)
Takip ettiğiniz kişiler sizinle yada sektörünüz ile ilgili bir gönderi yaptığında direk mesaj yada @reply gönderebilirsiniz(ki bu sizin müşteri iletişiminizi güçlendirecektir)
Gönderilerinizde "ne ayak?" sorusunu sordurmanız followerlar ile iletişim başlatacaktır ki bu da 140 karekterden kat kat daha fazlası (örn: "Girişim yorumu kim yapar ki?" )

Tabiiki nicelikten öte nitelik mantığıyla en önemli yapmamız gereken şey, twitterımızı nitelikli gönderilerle olabildiğince güncel tutmak! Gerisi zaten çorap söküğü...

Peki şimdi sen söyle Twitter; "What are you doing?"

Harekete Geçmek!

Girişimci kelimesinden de anlaşıldığı üzere girişimci; "Girişen kişidir"

Yani girişimci bir işe sıradan bir şekilde başlamaz, bütün heyecanını aşkını Girişimine verir.
Her başlangıç(doğum) gibi kendi girişimi de zor olur, bir çok engeller çıkar karşısına, sorunlarla boğuşur. Ama girişimci yılmaz bu tarz problemlerle, çünkü girişimci başlamamıştır girişmiştir, ve heyecanı ve aşkıyla bu problemlerin altından kalkabilir...
Bunun yanında bir de tabi daha başlayamadan yada Girişemeden önüne çıkan bir çok engel olur. Pek umursamaz bunları da girişimci ya da umursamamalı, çünkü bir şekilde vardır onun da çözümü...

Buradaki en önemli destek ise HAREKETE GEÇMEK! Daha hiç bir şey yokken bile ortada, girişimin heyecanı varken üzerinde harekete geçmelidir Girişimci. Çünkü engeller çıktıkca karşısına az da olsa bunlar tökezleyecek, fakat arkasına baktığında harekete geçip verdiği emek, üzerine harcadığı zaman ve aldığı iyi yönde bir yorum O'nun heyecanını kaybetmemesinin yanında başarma aşkını da arttıracaktır...
Bu yüzden bir girişim varsa aklımızda en önemli şey ilk adımı atmak ve Harekete geçmektir!

Perşembe, Ağustos 07, 2008

Bağımlı networkleri!

Bu aralar iyice yoğunlaşmamdan olsa gerek her konuşulan internet projesi bir şekilde ilgimi çekiyor. ve eskiye nazaran projelerdeki en büyük fark artık;
  • en büyük kitleye hitap ediyim
  • en fazla üye bende olsun
  • herkes adımı duysun
  • hitlerimle herkesin dilinde olayım
tarzında hedefler gitmiş yerini çokdaha gerçekçi küçük bagımlı kitleler oluşturmak üzerine kurgulanmış projeler var...
Zaten süreç de bunu getirdi, geçen gün Sinan ile konuşurken de belirttiği gibi;
Kullanıcılar sözlüklerden veya poke göndermekten sıkıldılar...
artık sadece Ford Taunus sevenlerin, Nutella hastalarının ya da Paul&Shark giyenlerin paylaşımlarıyla büyüyen küçük sosyal bağımlı networkleri arayacak kullanıcılar...
bunun için fikri olan girişimciler anında başlasın bir yerlerden... (ben yavaştan başladım ondan bu kadar rahat konuşuyorum... :))

Çarşamba, Ağustos 06, 2008

Girişim heyecanına yenilmek!

Önümüze bir fırsat çıktığında anında, önünü arkasını incelemeden direk olumlu tarafları aklımıza gelir,
  • Mesaiden kurtulmak amma güzel olur,
  • Kendine çalışmanın keyfi de başka canım,
  • Bide köşeyi dönersek ne para kazanırım be!
  • Marka da olduk mu tadından yenmez..
Ama hiç düşünmeyiz,
  • Neleri riske ediyorum
  • Yarın daha büyük imkanlar çıkarsa?
  • Ya girişim sadece girişimden ibaret ve ancak yağında kavrulacak birşey ise?
  • Rakipler almış yürümüş önünüzü zaten tıkamışsa...
Yoo! Hayır olumsuz düşündüğümü düşünmüyorum bir girişimci olarak, sadece girişimin birşeylere başlamak olmadığını söylemeye çalışıyorum, başlamak, organize etmek ve sürdüregelmek aslında girişimcilik...

Pazartesi, Ağustos 04, 2008

Konsantre olmak!

Doğru olanı bildiğimiz halde bazen yapmamak ya da yapamamak ne kadar ironik birşeydir.
her sabah kalktığımda birçok hedef oluyor, ve gerçekçi olanları seçiyorum, ama tabi yapılması gerekenler de var herşey hedefle bitmiyor, özellikle de bir yerde çalışıyorsam, haftasonunu, aileyi, sevgiliyi, ve kafamdaki bütün o girişim fikirlerini bir kenara bırakıp(nasıl olur hala bi fikrim yok!) Mesaime zamanında gidip, firmamın benden istediğini fazlasıyla verebilmem lazım.
"Sometimes I do what I want to do. The rest of the time, I do what I have to."
Ne güzel söylemiş dimi? evet bence de zaten bana kalırsa bu yapmamız gerekenlerin yanına ne kadar çok yapmak istediklerimizi ekleyebiliyorsak o kadar başarılı olabiliyoruz...
neyse ben mesaiye geç kalmıyim en iyisi, umarım saat 6yı iple çekmem gene...
herkese başarılı keyifli haftalar...

Pazar, Ağustos 03, 2008

Iş aramaya Girişmek...!

Linkedinde ki bir soru, bir çoğumuzun içinde bulunduğu veya zor bela atlattığı bir konuya değinir;
Bir Genç Girişimci olarak İş Kuruyorum ama hayatımı nasıl idame edeceğim?
Girişimci ruhi doğuştan gelen bir yeti olmasının yanında, çıkış yolu bulamamaktan kaynaklanan üretme çabasından da doğduğu için genç girişimci için bu tam bir çıkmaz halini alır...
Fikir var, proje var ama sermaye yok, hadi diyelim ki sermayeyi de bir şekilde bulduk. Bu sefer proje para kazandırana kadar ne ile geçineceğiz? İşe mi girelim?
Ama daha yeni mezun olduk veya hala okuyoruz, CV de öyle kabarık değil toplasan bir iki staj! hem milyarlara koşmak varken fikirlerimle, niye 500-600 lira için mesai yapiyim?
Evet Kulağa hiç hoş gelmiyor olabilir, ama sonuçta ne kadar büyük fikir veya projelere sahip olursak olalım sonuçta bir yerlerde çalışmak zorundayız... (en azından bir süreliğine)
NEDEN? çünkü projeniz rayına girene kadar maddi ihtiyaçlarınızı karşılamamız lazım,
çünkü proje hayata geçtiğinde tamamıyla ALAYLI olmamamız lazım,
çünkü farklı organizasyonların nasıl işlediğiyle ilgili bilgimizin olması lazım,
sonuçta çalıştığımız firmalarda (işleyen düzenlerde) edineceğimiz tecrübeleri yarın projelerimizde (işleyecek düzenlerde) fazlasıyla kullanacağız....

Cumartesi, Ağustos 02, 2008

Aramızdaki Efsaneler!

Dün Sinan’ın düzenlediği Web Gençliği buluşmasındaydım... çok güzel paylaşımlar oldu... Yanlız bu ara hep aklımda olup da yazamadığım bir konuyu da tekrar gündeme getirdi....
Web deneyimleri bloguyla bir çok kişiye blog kullanımı konusunda bilgi verirken Video blog nasıl oluru da bize örnekleyen Volkanın aldığı yorumlar (el kol hareketi çok kullanıyorsun vb.) veya Emre Sokullu’nun Grou.ps adlı projesine aldıgı $1.100.000 (sıfırları özellikle yazıyorum milyonlar o kadar sakız olarak kullanılır olmuş ki!) ile ne kadar az(!) para koparabildiğinin tartışılması, yazmam gerektiğini düşündürdü...
Yüzyıllardır(!) VC kullanan bu ülkede nedir ki bir milyon, hem video falan cekceksen el kol hareketi yapma Volkan(!) nasıl olsa umurumda değil ne kadar değerli bilgiler verdiğin....Birçok kişi Klonlama derdinde dışardan, yada param yok diye yakınmakta, gün gelip birileri yeni birşeyler yapma derdine düşünce de ne hikmetse herkes bir anda eleştirir oluyor...
İki örnek aldım sadece ama hiç kendinizi bu kişilerin yerine koymayı denediniz mi?O kadar uğraş emek veriyorsunuz, sonuçta birşeyler kıvama gelmeye başlıyor, heyecanınız tavan yapıyor.... ve bir kaç densiz(!) bütün bu heyecanı yerle bir ediyor...
Bırakalım hayal kuran kursun girişimciler, hedefine koşan koşsun, bari köstek olmaktan uzak duralım... Her gün okuyup da “vay be!” dediğimiz efsaneler aramızda kesinlikle var, sadece biraz destek ve hoşgörü bekliyorlar patlama yapmak için....