Salı, Aralık 30, 2008

Yemişim Yatırımını!


Bir çok girişimcinin bugünlere gelebilmesindeki asıl neden; fikirlerine olan aşkları ve sürekli olarak çalışmalarından ileri geliyor. Fakat bir süredir zaten ailemizden, birikimlerimizden ya da bir tanıdığımızdan bulduğumuz sermayenin artık “angel investor” adı altında girişimcilere verilmeye başlaması, girişimciliği -ne kadar niteliklendiremese de- oldukça popüler hale getirdi.


Sağolsun Muammer yer verdi MothAndMoth'da, o yüzden yazının tamamını okumak için; Yemişim Yatırımını!

Çarşamba, Kasım 05, 2008

PTT ve Exit

Geçenlerde arkadaşımla konuşmamızda PTT'nin özelleştirilmesinden bahsediyorduk;
167 yaşındaki bir kurum düşünün,
2002 yılı karı 11 milyon YTL,
2006 yılı karı 203 milyon YTL,
son 5 yılda büyüme %1750...

Aslında fazla söze de gerek kalmadı :)
Ölü haldeki bir kurumu ele alın, adam edin, yetiştirin ve bu kadar karlı bir hale getirin, sonra da satın gitsin!altinyumurtlayantavuk

evet bütün girişimler için bir exit hedefi olmalı, ne zaman satarız? ne şekilde satarız? ne olursa satarız? 
Örneğin ICQ; yanlış hatırlamıyorsam yatırımcı 100milyon$'a satın almış ve devamında MSN piyasaya girip ICQ'yu tarihe gömmüştü...

Burada exit sebeplerini sıralamak istediğimde ilk aklıma gelenler;

İlerletilemeyecek olması,
Destek ihtiyacı,
Büyük rakiplerin piyasaya giriyor olması,
Piyasanın farklı yönlere kayıyor olması,
Aklınızda başka bir girişim fikri olması :)
vb.

Peki neden işleyen kar eden ve geleceği olan bir firmayı satalım? Altın yumurtlayan tavuğu kesmeye ne gerek var? 

Çarşamba, Ekim 15, 2008

Gazete halen okunulası birşey midir?

Birçoğumuz haberleri ve güncel olayları internet üzerinden takip ediyoruz(hatta kendim için konuşacak olursam arkadaşlardan gelen gazete linkleri dışında gazetelerin sitelerini kullanmıyorum bile). Peki bugüne kadar yakındığımız, yanıltmalarından veryansın ettiğimiz medya organları sizce halen aynı etkisini sürdürebiliyor mu?
Şu an için evet, ama ya yarın?
gazetereklamiGazetelerde boy boy "GAZETELERE KİMLER REKLAM VERMEZ" başlığıyla Basın Reklam Platformunun hazırladığı metni okuyoruz, diğer tarafta reklam ajansları "hadi artık ya şu interaktif departmanı kuramadık gitti!" şeklinde yana yakıla online kampanyalar hazırlayabilmek için uğraşırken dedikleri bir şey var; "Televizyon reklamcılığı ölüyor..."

Evet TV, Gazete reklamları hızla azalıyor, çünkü habere internetten ulaşılabiliyor. Düz mantık tepeden inme haberler takip edilmiyor, bloglardan veya envai çeşit özgün haber sitelerinden gerekli habere en önemlisi de GERÇEK HABERE ulaşılabiliyor...

Düşünsenize şu an sadece gazete okuyan insanların, yarın kendilerinden, kullandıkları ürünlerden, yaşadıkları olaylardan ve tecrübelerden çıkarak blog tuttuklarını... Evet Selim Tuncer'in dediği gibi gazeteler belki ölmüyorlar ama son reklamlarını alabilmek için taklalar atıyorlar, ve tabii ki asparagas haberler kendi kuyusunu kazacağından, olabildiğince gerçek haber yapıyorlar...

Cumartesi, Ekim 11, 2008

Link Paylaşımları: Webde yeni uzmanlıklar

Girişimcilik ile bir yola baş koyma üzerine bu linklerden sonra uzmanlıklar:

ourExpertise

Hepimizin internet konusunda az buçuk bir fikri var, ve kendi çapımızda biliyoruz(!)... Peki diğer sektörlerde dahi olabildiğince dar bir alanda uzman olmamız bizi öne çıkarıp diğerleriyle farkı açarken Web'de de bu böyle değil mi? yani sadece "internet benim işim" , "ben paramı netten kazanırım"... tamam doğrudur da necisin? e-marketing mi, e-mailing mi, arayüz mü, .Net mi senin uzmanlığın? Bu uzmanlıklar bir çok yerde flu da olsa belirmeye başladı, ve daha internetin sadece gölgesi üstüne düşmüş bir memlekette yaşadığımızı düşünerek bakalım daha neler ne tür uzmanlıklar beliriyor;

http://www.clickz.com/showPage.html?page=3630908
Oyunlar ve onların pazarlama için kullanımı ile ilgili bir yazı... özellikle Online oyunlar deli gibi yayılıyor..Türkiye'de hiç denecek derecede az sayıda olan bu oyunlar farklı bir uzmanlık alanı, sadece pazarlama alanı olarak değil çünkü artık markalar lansmanlarını bile bu online oyunlarla yapıyorlar...
Yazılım, arayüz olsun, bunu gelir modeline çevirmek olsun, bu alanda pazarlama stratejisi belirlemeye kadar bir çok alan uzmanlarını bekliyor...

http://www.searchenginejournal.com/14-places-to-spot-popular-trends-whats-hot-where-and-when/7475/
bilmiyorum trend ile ilgili konuşmak ne kadar mapo'ya düşer ama :) bana kalırsa trendin en önemli kısmı bunları takip ederken artık bütün yeniliklerle birlikte yaşaman. Yani bir çok insanın fikrinin dahi olmadığı yenilikleri sen bu trend takibin ile bilirsin ve diğerlerinin bakıp da göremediği arayıp da bulamadığı bilgiler sendedir.. hasılı sen bir öncü ve vizyon sahibisindir, ve sana düşen her bilgi diğerleri için değerlidir ;) örnek olarak da bu ileri görüşü inceleyebilirsiniz

http://aloa.uplink-web.com/?p=55
http://www.chrisbrogan.com/what-i-want-pr-and-marketing-professionals-to-know/
10 PR yolu diyerek anlatmış ilk yazıda.. tabi biraz genel olarak üzerinden geçmiş... ama şu varki bir çok şey webe az buçuk taşınmasına ragmen PR neredeyse tamamıyla internete taşınıyor, çunku herkes burada, konuşanlar paylaşanlar burada ve asıl onemlisi gene burada kayıt altına alınıyor bu paylaşımlar... eski düz mantıkla gazeteye TVye iki reklam yolla "ne kadar iyi olduğunu müşteriler bilsin" diye bir durum kalmadı, yani google'da bir marka hakkında ne çıkıyorsa marka o kadar iyi ya da kötü!
Hatta geçende "Online Itibar Statejisti" diye bir etiket gördüm, ve bence fazlasıyla da gösteriyor bu işin geleceğini...

www.conniebensen.com
Markaların Müşterilerine özel online çalışmaları için Community Stratejistleri bulundurmaları gerekiyor, kendi online çalışmalarını yürütmesi ve özellikle tematik web projeleri ile müşterileri ile iç içe bir marka oluşturmak... Bununla ilgili de Connie Bensen'i tavsiye edebilirim, fazlasıyla bu konuda bilgi ve tecrübe sahibi biri... Kesinlikle takip edilmeli

http://www.chrisbrogan.com/free-ebook-on-personal-branding/
Chris Brogan gene değerli piyasanın kaşarlarından bir Community manager, ve bloguyla kendi markasını oluşturmuş bir zat.. :)
linkte güzel bir E-BOOK var... Personal BRANDING üzerine.. tabi bu konuda ülkemizde de Murat Esenli takip edilmeli... Hatta en son Web Girişim için güzel bir yazı hazırladı...

http://www.startup-review.com/blog/case-study-index/
Analizler web'in bize sunduğu kolaylıklardan bir diğeri, tabi burada girişim incelemeleri bulunuyor ama bu şekilde ayrıntılı incelemeleri yapabilmek de ayrı bir uzmanlık...

daha bir çok yeni alan vardır göremediğim ama ilk aklıma gelenler bunlardı, peki sizce başka ne tür yeni alanlar beliriyor?

Link paylaşımları: Girişimcilik

Bugüne kadar okuduğum yazılar arasında bir derleme yaptım, kendi adıma fazlasıyla bu kaynaklardan faydalandım, ve paylaşmak istedim... bu yazıda da Girişimcilik başlığı üzerine linklerden bakalım neler varmış;

Öncelikle girişimcilik ve klasik bir örnek olma adına hep bahsedilen, ve bazılarımız çok detaylı bilse de bazılarımızın sadece kulaktan dolma bilgisi olan STEVE JOBS, oldukça güzel bir örnek, Tunç da bunu çok güzel bir şekilde özetlemiş:  http://www.fikiratolyesi.com/2006/03/14/ac-kal-budala-kal/

Başlangıç için yeterli girişim ve severek yaptığı işi yapma gazını aldığımıza göre giriştikten sonra sabır göstermek ile ilgili de Seth Godin'in şöyle güzel bir yazısı var: http://sethgodin.typepad.com/seths_blog/2008/08/the-secret-of-t.html

Burak hocanın süper yazılarından bir tanesi... Sadece tek bir girişim ile ilgilenme ve yogunlaşma uzerine keyifli bir yazı...
http://www.webgirisim.com/2008/10/cok-eslilik-motora-hasar-verir-mi/ 

Tecrübe cebimizde sıcaklığını hissettiğimiz bir şey olmadığı için pek de umursanmaz, ama aslında paradan başarıya, mutluluktan refaha bütün herşey tecrübeye binaen oluşur... bunu çok güzel anlatmış Murat Buyurgan..
http://www.muratbuyurgan.com/internet-girisimciligi-icin-genclere-tavsiyeler/

Mali durum ve programlama girişimcinin vazgeçilmez gereği, tabi ne kadar buna uyabiliyoruz tartışılır, ama başlamadan neler bilmek gerekli güzel bir anlatım var burada da;
http://www.readwriteweb.com/archives/startup_inc_starting_a_company.php

çok farklı linkler de olmasına ragmen çok da listeyi kabartmaya gerek yok :) ingilizce yazıları da yakın zamanda türkçeye çevirmeye çalışacağım... Yarın kadar da "Webde yeni uzmanlık alanları" ile ilgili linkleri yetiştirebilirim umarım....

Pazartesi, Eylül 15, 2008

Şark Kurnazı ve "Kim Baktı Uygulaması"

Geçenlerde facebookta fazlasıyla muhabbeti geçmiş, insanımız en çok merak ettiği konu "kim profilime baktı" sorununu gidermek için hazırlanmış uygulama Kim Baktı Uygulamasını yukledim...
incelediğimde en çok dikkatimi çeken şey profilimi en son ziyaret edecek kişiler de "son 10 Ziyaretçim" arasında oluyordu hep... Diğer taraftan Facebook'un bu şekilde bir uygulamaya baştan izin vermediğini de biliyoruz (çünkü bir çok kez bu tarz uygulamalar çıkmış ve kapatılmıştı)...
(töhmet altında bırakmak istemesem de söylemeden edemiyeceğim)
Bu yüzden ilk aklıma gelen şey Facebook'a random online arkadaş gösteren bir uygulama diye izah edilip, bu tarafta kullanıcıya "profiline kim baktı söylimmiiiiii?" şeklinde lanse edilen bir uygulama olduğunu düşünüyorum...

Ve can alıcı nokta, aynı firma tarafından yazılmış 3. kim baktı uygulaması "yalanmış bu yaa" diye haber olmadan, bu sabah itibarı ile "ŞANS ÇARKI" oluverdi... her tarafıyla reklam dolu bu uygulamanın 500binden fazla kullanıcısı var, tabi hepsi KİM BAKTI'yı yüklediğini sanıyor...

Herneyse benim ilgilendiğim nokta şu yaptı bu yaptı değil... sonuçta yaptıklarının karşılığını fazlasıyla alırlar... Ama af buyurun bir deyiş vardır "ŞARK KURNAZI", bu işler böyle yürümemeli... Çünkü zaten ülkemizde bir şey olsa da güvenimi yitirsem diye bekleyen internet kullanıcıları direk bu tarz davranışlarla kaçıyor... Sonra bir ajans feryad eder;
"Yav ben 5binlik teklif veriyorum kabul etmiyorlar, gavura 20bin verip yaptırıyorlar"
Kısa vadede belki Şark Kurnazları kazansa da sonuç uzun vadeli bir hiç oluyor...
Değil mi??

Salı, Ağustos 26, 2008

Web Girişimdeki son gönderiler;

Akılcı ve Yapılabilir bir Web Projesi
Ne istediğimizi bilmek!
Neden istediğimizi bilmek!
Fizibilite Hazırlamak
Del.icio.us Vs. Realist.gen.tr

Cuma, Ağustos 22, 2008

Aşk ile!

"Mesai, hayatımızın oldukça ciddi bir bölümünü zapteder, fakat sadece tatmin olduğumuz iş; en iyi olduğuna inandığımız iştir!Ve "en iyi iş bu" dememiz için gereken tek şart ise en sevdiğimiz, yaparken en çok haz aldığımız iştir. Eğer halen aşık olduğunuz bir işiniz yoksa, aramaya devam edin, bulduğunuzda da zaten aklınız ve kalbiniz size hissettirecektir o olduğunu!"
Eve gelirken bugün şu anki işimi düşünüyordum, bırakmalımıyım yoksa devam mı etmeliyim? Devamında siteye girerken güvenlikçiyle selamlaştım, işinden yakındı biraz... bir çok kişi gibi işini hiç sevmeden yapıyor, bazımız maaşdan yakınıyor, bazımız iş olsun diye yaptığından...
İş ancak sevildiği zaman güzel bir şekilde yapılır, eğer resim yapmaksa aşkınız bırakın sanata ilgisizliği, ressam olun seviyorsanız, zevkle yapıyorsanız başarırsınız... Projeniz mi var? Hadi o zaman canınızı dişinize takın başlayın yapmaya "Aşk ile!"...

Sevmediği bir iş de başarı kazanmış birini gördünüz mü hiç? Ben görmedim..
Sonra Sordum;
Seviyormuyum şuanki işimi? Pekdeğil...
Ne istiyorum ileride? Kendi işimi...
Ölür müyüm 3-4 ay zorlansam? Bir sigaram var zaten nedir..
Peki zevkle mi yapacağım yeni işimi? Ne şüphe.. :)

Ve karar verdim, işi bırakıyorum...
Hayırlı olsun diyelim şimdiden...

Çarşamba, Ağustos 20, 2008

Gene Fikrim Geldi!

Gene fikrim geldi, hadi başlayalım, nasıl başlayalım?
Aceleci olmamalıyız, heyecana yenilmeden sakin ama hırslı bir şekilde adım adım ilerlemeli, tedbiri elden bırakmadan, bir kaç yetkin kişiye danıştıktan sonra tekrar tekrar düşünüp yola çıkmalıyız, çünkü sonra dönüş kolay değil...
Zaten bildiğimiz bir şey; "Türk insanı kısa vadede verimli ve pratik işler yapma konusunda usta!" tek sorunumuz bunu uzun vadeye çevirebilme!
hatta başlangıçtaki heyecanımızı olabildiğince sürece yayıp o heyecanla olabildiğince UZUN süre çalışabilmeliyiz.. çevrede olup bitenlere aldırış etmeden, bir projeye kesin karar verdiysek, arkasında durup sonuca varana kadar onun üzerine çalışmalıyız..
Belki zaman projeden bir çok şey çalabilir ama gene de biz elimizden geleni en iyi şekilde yaparak adım adım ilerledikten sonra, rakipler türemiş olsa bile piyasa da bir şekilde bunların da üstesinden gelebiliriz... çünkü herşeyi doğru bir şekilde yaptığımıza göre çekinecek bir şey yoktur...
Ama diğer türlü anlık heyecanlarla başlasaydık projemize, bizden az da olsa kaliteli bir rakip anında bizi ezip geçebilir, hatta bizde onun öncesinden reklam yapmış olur ona müşteri kitlesi oluşturmuş oluruz.. o yüzden her türlü adımı atarken sormamız gereken sorulardan bazıları;
1. Projemiz konusunda çalışma yapanlar varmı?
2. Daha geniş çevresi olan bir rakip çıksa nasıl başa çıkarız?
3. Ya da daha büyük bütçesi olan bir rakip çıktığında onunla rekabet edecek özelliklerimiz neler?
4. Eğer proje bekleneni vermezse(maazallah:)) projeyi hangi farklı şekilde kullanabiliriz?

Not: Varsa aklınıza gelen başka sorulması gereken soru yorum olarak yazarsanız sevinirim

Pazartesi, Ağustos 18, 2008

%25 senin olsun ortağız... :)


Muazzam bir fikrimiz var, bağlantılar hazır, ekip hazır, proje bütün detayıyla hazır, tek eksik SERMAYE...
Kimse sermaye vermiyor, risk sermayesi desen herkes firmanın belli cevabı: "Yıllık Bütçe planı hazırlandı, önümüzdeki yıl belki!"
Şimdi ne yapacağız? askıya mı alacağız bir yıl? o kadar heyecanımız var, işe başladık başlayacağız... ve işte burda hisseler giriyor devreye... yazılımcıya %25, tasarımcıya %25... gelene hisse, gidene hisse... :)
ortaklar çoğaldı, 3 kuruş kazansan kırış kırışabilirsen, proje hazırlanırken nasıl geçincez vb. çekinceler...
Güzel bir yaklaşım, en azından girişimcilikten geri kalmadan, biraz fedakarlıkla nakit bulma sorunu çözülüyor. Ama ufak bir sorun var, Ortaklık bu kadar kolay olmuyor, ortağız demekle iş bitmiyor, heyecan ve enerjiyle birlikte ne kadar dayanılabilir? bireysel sorunlar göz önüne alındı mı? sözleşme ne şekilde olacak? sadece söz nereye kadar yeterli olur? yarın iş yürümezse ne şekilde davranılacak? işler büyürse hisseler değişecek mi? ortada bir şey olmasa da kim karar verici olacak?
işte bu ve benzeri soruları cevaplamadan, hisseleri paylaşıyoruz çerez gibi, ve devamında istisnai durumlar olsa da, hem işler yürümüyor, hem de arkadaşlığımızdan oluyoruz, ve üzerine Müteşebbis Ruhumuzda bu başarısızlık bir korku oluşturuyor...
siz de kesinlikle bunu tecrübe etmişsinizdir diye düşünüyorum ne dersiniz?

Pazar, Ağustos 17, 2008

Üniversitenin Girişimciliğe katkısı...

bir çok kişi üniversite sınavına girdi, geçtiğimiz günlerde de sonuçlar açıklandı... bir çoğumuzun tecrübe ettiği gibi, "üniversiteyi bitiriyim, diplomayı aliyim, atarım 2-3 milyara bir yere kapağı sonra da bakarız işte ne yapacagımıza..." ama heyhat...
bu şekilde dersane, okul ve aile içinde programlanan genç, okuluna binbir ümitle gelir, fakat diploma geldiğinde, ne 2-3 milyarlık bir iş, ne elinde nitelikli bir bilgi, ne de elle tutulur bir tecrübesi vardır...
Okumak kötüdür değil bu, üniversitede okuyorsak hiç bir anlamı olmadığını söylüyorum eğer bir yerde çalışmıyor, sosyalleşip çevreyi aktif olarak kullanmıyorsak...
Bugüne kadar geçen üniversite hayatıma bakınca, çevremdeki değerli kişilerden başka pek bir katkısını göremiyorum... ama bu kesinlikle yadsınamaz bir katkı, o kadar aklı selim kişiyi bir arada bulacaksınız, ve hepsiyle bir şekilde bir yakınlığınız olacak...
işte burda girişimcilik giriyor devreye, çünkü hepsinin fikirleri, ihtiyaçları, beklentileri var.. ve bir şekilde siz bunlardan birini onlara sunabiliyorsanız elinizdeki serveti hesap edemezsiniz...
başlangıca geri dönecek olursak, hedefimiz ne olursa olsun üniversiteden(kariyer, girişim, bilgi, eş-:p-, askerlik) , çevremizi geniş ve olabildiğince nitelikli tutmak en önemli konu olmalı... çünkü onlarla yarın tekrar farklı yerlerde karşılaşacaksınız... tabii ki pragmatizmin doruğuna varın değil dediğim ama sonuçta bu aşikar bir gerçek...
belki katılmayanlar olacaktır ama, bir kalem dahi satmamış bir hocanın(istisnalar var tabi) pazarlama dersinden ise, bir çay sohbetinde küçük fikirle, girişiminizin sonucunu değiştirebilecek arkadaşlar her zaman üstündür diye düşünüyorum, yanlış mıyım ki?

Salı, Ağustos 12, 2008

Atılgan ve Girişimci!

Nedense hep sermayesizlikten, yatırımcı bulamamaktan yakınırız... Sorsalar biz ne yaman girişimcileriz, her gün yeni fikirler üretiyor bunları projelendiriyoruz, Doğru değil mi?
Evet doğru.. Üzerine düşünüyoruz az biraz kafa patlatıyoruz, hatta hadi yazıyı yazarken bir proje geliştirelim;

Atılgan-1: Abi ya! Bugün Bahariye'de dolaşıyordum, bi baktım bütün kızlar koşa koşa Mango'ya gidiyor, yanımdaki arkadaş da tutturdu girelim diye, o da nesi! Dışarda halim selim takılan kızlar canavara dönüşmüş kavga ediyorlar son kalan body için (hem de 150ytl -ki sezon sonu 30 olacagını hepimiz biliyoruz-)
Atılgan-2: eee?
Atılgan-1: diyorumki şu Mango bağımlılarına bir forum falan açalım, zaten MNG Addict diye sloganları da var, hepsi paylaşsın anılarını, indirimler falan duyrulsun!
Atılgan-2: Cidden ya! Nasıl düşünmedik bu zamana kadar, hem eni sonu bi php script çakarız olur biter...
Atılgan-1: Yok abi kitleye uygun cafcaflı tasarım lazım, öyle kıytırık scriptle olmaz, hem çalarlar sonra bizi de yalan ederler, baksana DOL'e para var atlıyorlar her işe! :p
Atılgan-2: Abi birde global marka bu Mango bide ingilizcesini yaparız,
Atılgan-1: Birde üzerine MANGO'yu sponsor aldık mı siteye, yırttık abicim YIRTTIK..! :)
Atılgan-2: tamamdır abi, hadi domain bulalım o zaman...

Tabiki böyle bir girişimcilik yok, en azından bununla kalmıyor hiç bir şey... Atılgan dediğimiz şahsiyetler her iş fikrine atlayan, bir şekilde Köşeyi Dönme Arzusunda (dikkat: Başarma değil) olan kişidir! Ama girişimci iş fikrini geliştirir, bir çok kişiye danışır, ölçer tartar, rakipleri inceler, handikapları görür(hiç bir şey güllük gülistanlık değil) ve bunları baz alarak;
Fizibilite raporunu çıkarır
Müşterinin taleplerini değerlendirir
Hedef Belirler
B planını cepte saklar
Sunumlarını hazırlar
Kimlerle çalışabileceğini belirler
Partner ve yatırımcı aramaya koyulur....

Yani Atılganlar gibi, "yırttık" kelimesi ile projelendirilmiş olmuyor, ve haliyle "Yırttık!" ünlemine yatırımcı bulunmuyor değil mi?

Pazartesi, Ağustos 11, 2008

Önümüzdeki Maçlara Bakarız...

Kimlik belirlemek lazım bir kere, o iş de benim, bu iş de olmaz! kendine bir proje seç ve ona yoğunlaş.(sağolsun Burak Büyükdemir zaten denilecek ne varsa demiş)
Bırak elindeki proje biraz küçük çapta kalsın yeni gelen fikrin yanında, sen çalış bunun üzerine yetiştir, adam et, sonra önümüzdeki maçlara bakarız...

Şu an belki çok yoğun olmayabilirsin, veya fazlasıyla boş vaktin vardır başka bir proje için, ama "du bi ya allasen!", bütün herşeyi sen yapmayacaksın nasıl olsa, bırak başkaları da sebeplensin, hatta durma direk o fikrini birine ver, sonra sana döner zaten bir şekilde merak etme, girişimcilik açgözlülük değil paylaşımı gerektirir... insanlara danıştığın gibi, bırak, danıştıkların da senden az da olsa sebeplensin...
Paylaş, yürüttüğün projeni, hayata geçirmeyi düşündüğün veya yeni aklına gelen fikri paylaş; neden korkasın çalmasından, paylaş ki o da yorum yapsın, belki içinde boğulduğun projene dışardan bakan bir gözle baştan aşağı değiştirir, belki açıklarını kapatır... (ha bide çalabilir dimi? evet basit bir şahsiyet varsa karşında çalabilir, ama o kadar basit bir şahsiyetin, üzerine o kadar kafa patlattığın projeni ne kadar benimseyip hayata geçirebilir ki? )

Paylaş, seni projenle bir tutsunlar diye paylaş, kimliğini belirlemek için paylaş, bir tarafın, bir uzmanlığın olsun ki veya öyle bilinsin ki direk seni bulsunlar... onun için her projeye atlama, otur köşene kendi işini yap, adam et sonra önümüzdeki maçlara bakarız...

Not: Bu yazı Mert Erkal'ın Problogging ile verdiği tavsiyelerden sonra bir hışımla yazılmıştır... tekrar teşekkürler :)

Pazar, Ağustos 10, 2008

Sanane Benim ne yaptığımdan! (Firmalar için Twitter)

Twitter sizi 140 karakterle sınırlandıran gereksiz bir araç doğru mu?
Twitter: What are you doing?
Mapo: Sana ne!
Firmanıza yada markanıza baktığınızda bu sorulardan en az bir tanesini olsun cevaplamak istiyorsanız Twitter sizin için gerçekten önemli bir araç olabilir....

Sektörünüzden birileriyle ieltişim içinde kalmak ve paylaşımlarda bulunmak mı istiyorsunuz?
Kişiler,kurumlar,markalar yada ürünler hakkında neler söylenmiş öğrenmek mi istiyorsunuz?
Yeni fikir ve yaklaşımlardan haberdar olarak anlık trend'in nereye kaydığını takip edip geride kalmamak mı istiyorsunuz?
Uzman olarak gördüğünüz kişi veya organizasyonların neler yayınladığını gözlemlemek mi istiyorsunuz?
Belirli bir kitleye elinizdeki ürünü yada servisi tanıtıp akıllarına kazımak mı istiyorsunuz?
Kötü yorumlarla nasıl başaçıkabileceğinizi bilmediğinizden bloggingden mi çekiniyorsunuz?

Peki kendinizi nasıl tanıtacaksınız(followerları nerden bulacaksınız?)
Ufaktan, önce çevrenizdekileri çağırarak başlayabilirsiniz -ki zaten bir kısmı zaten Twitterdadırlar-
Hemen Takip etmeye başlayın sektörünüzden firmalar, kişiler, yorumuna değer verdiğiniz ve iletişim içinde olmayı düşündüğünüz herkes, çünkü onların bir çoğu da geri dönüp sizi takip edeceklerdir.
Twellow.com sitesinde kendinizi kategorize ederek istediğiniz kitlenin sizi bulmasını saglayabilirsiniz,(bunun gibi araçlar fazlasıyla var, bu arada kendi bulduğunuz araçlar olunca bana da haber verirseniz sevinirim:)
Takip ettiğiniz kişiler sizinle yada sektörünüz ile ilgili bir gönderi yaptığında direk mesaj yada @reply gönderebilirsiniz(ki bu sizin müşteri iletişiminizi güçlendirecektir)
Gönderilerinizde "ne ayak?" sorusunu sordurmanız followerlar ile iletişim başlatacaktır ki bu da 140 karekterden kat kat daha fazlası (örn: "Girişim yorumu kim yapar ki?" )

Tabiiki nicelikten öte nitelik mantığıyla en önemli yapmamız gereken şey, twitterımızı nitelikli gönderilerle olabildiğince güncel tutmak! Gerisi zaten çorap söküğü...

Peki şimdi sen söyle Twitter; "What are you doing?"

Harekete Geçmek!

Girişimci kelimesinden de anlaşıldığı üzere girişimci; "Girişen kişidir"

Yani girişimci bir işe sıradan bir şekilde başlamaz, bütün heyecanını aşkını Girişimine verir.
Her başlangıç(doğum) gibi kendi girişimi de zor olur, bir çok engeller çıkar karşısına, sorunlarla boğuşur. Ama girişimci yılmaz bu tarz problemlerle, çünkü girişimci başlamamıştır girişmiştir, ve heyecanı ve aşkıyla bu problemlerin altından kalkabilir...
Bunun yanında bir de tabi daha başlayamadan yada Girişemeden önüne çıkan bir çok engel olur. Pek umursamaz bunları da girişimci ya da umursamamalı, çünkü bir şekilde vardır onun da çözümü...

Buradaki en önemli destek ise HAREKETE GEÇMEK! Daha hiç bir şey yokken bile ortada, girişimin heyecanı varken üzerinde harekete geçmelidir Girişimci. Çünkü engeller çıktıkca karşısına az da olsa bunlar tökezleyecek, fakat arkasına baktığında harekete geçip verdiği emek, üzerine harcadığı zaman ve aldığı iyi yönde bir yorum O'nun heyecanını kaybetmemesinin yanında başarma aşkını da arttıracaktır...
Bu yüzden bir girişim varsa aklımızda en önemli şey ilk adımı atmak ve Harekete geçmektir!

Perşembe, Ağustos 07, 2008

Bağımlı networkleri!

Bu aralar iyice yoğunlaşmamdan olsa gerek her konuşulan internet projesi bir şekilde ilgimi çekiyor. ve eskiye nazaran projelerdeki en büyük fark artık;
  • en büyük kitleye hitap ediyim
  • en fazla üye bende olsun
  • herkes adımı duysun
  • hitlerimle herkesin dilinde olayım
tarzında hedefler gitmiş yerini çokdaha gerçekçi küçük bagımlı kitleler oluşturmak üzerine kurgulanmış projeler var...
Zaten süreç de bunu getirdi, geçen gün Sinan ile konuşurken de belirttiği gibi;
Kullanıcılar sözlüklerden veya poke göndermekten sıkıldılar...
artık sadece Ford Taunus sevenlerin, Nutella hastalarının ya da Paul&Shark giyenlerin paylaşımlarıyla büyüyen küçük sosyal bağımlı networkleri arayacak kullanıcılar...
bunun için fikri olan girişimciler anında başlasın bir yerlerden... (ben yavaştan başladım ondan bu kadar rahat konuşuyorum... :))

Çarşamba, Ağustos 06, 2008

Girişim heyecanına yenilmek!

Önümüze bir fırsat çıktığında anında, önünü arkasını incelemeden direk olumlu tarafları aklımıza gelir,
  • Mesaiden kurtulmak amma güzel olur,
  • Kendine çalışmanın keyfi de başka canım,
  • Bide köşeyi dönersek ne para kazanırım be!
  • Marka da olduk mu tadından yenmez..
Ama hiç düşünmeyiz,
  • Neleri riske ediyorum
  • Yarın daha büyük imkanlar çıkarsa?
  • Ya girişim sadece girişimden ibaret ve ancak yağında kavrulacak birşey ise?
  • Rakipler almış yürümüş önünüzü zaten tıkamışsa...
Yoo! Hayır olumsuz düşündüğümü düşünmüyorum bir girişimci olarak, sadece girişimin birşeylere başlamak olmadığını söylemeye çalışıyorum, başlamak, organize etmek ve sürdüregelmek aslında girişimcilik...

Pazartesi, Ağustos 04, 2008

Konsantre olmak!

Doğru olanı bildiğimiz halde bazen yapmamak ya da yapamamak ne kadar ironik birşeydir.
her sabah kalktığımda birçok hedef oluyor, ve gerçekçi olanları seçiyorum, ama tabi yapılması gerekenler de var herşey hedefle bitmiyor, özellikle de bir yerde çalışıyorsam, haftasonunu, aileyi, sevgiliyi, ve kafamdaki bütün o girişim fikirlerini bir kenara bırakıp(nasıl olur hala bi fikrim yok!) Mesaime zamanında gidip, firmamın benden istediğini fazlasıyla verebilmem lazım.
"Sometimes I do what I want to do. The rest of the time, I do what I have to."
Ne güzel söylemiş dimi? evet bence de zaten bana kalırsa bu yapmamız gerekenlerin yanına ne kadar çok yapmak istediklerimizi ekleyebiliyorsak o kadar başarılı olabiliyoruz...
neyse ben mesaiye geç kalmıyim en iyisi, umarım saat 6yı iple çekmem gene...
herkese başarılı keyifli haftalar...

Pazar, Ağustos 03, 2008

Iş aramaya Girişmek...!

Linkedinde ki bir soru, bir çoğumuzun içinde bulunduğu veya zor bela atlattığı bir konuya değinir;
Bir Genç Girişimci olarak İş Kuruyorum ama hayatımı nasıl idame edeceğim?
Girişimci ruhi doğuştan gelen bir yeti olmasının yanında, çıkış yolu bulamamaktan kaynaklanan üretme çabasından da doğduğu için genç girişimci için bu tam bir çıkmaz halini alır...
Fikir var, proje var ama sermaye yok, hadi diyelim ki sermayeyi de bir şekilde bulduk. Bu sefer proje para kazandırana kadar ne ile geçineceğiz? İşe mi girelim?
Ama daha yeni mezun olduk veya hala okuyoruz, CV de öyle kabarık değil toplasan bir iki staj! hem milyarlara koşmak varken fikirlerimle, niye 500-600 lira için mesai yapiyim?
Evet Kulağa hiç hoş gelmiyor olabilir, ama sonuçta ne kadar büyük fikir veya projelere sahip olursak olalım sonuçta bir yerlerde çalışmak zorundayız... (en azından bir süreliğine)
NEDEN? çünkü projeniz rayına girene kadar maddi ihtiyaçlarınızı karşılamamız lazım,
çünkü proje hayata geçtiğinde tamamıyla ALAYLI olmamamız lazım,
çünkü farklı organizasyonların nasıl işlediğiyle ilgili bilgimizin olması lazım,
sonuçta çalıştığımız firmalarda (işleyen düzenlerde) edineceğimiz tecrübeleri yarın projelerimizde (işleyecek düzenlerde) fazlasıyla kullanacağız....

Cumartesi, Ağustos 02, 2008

Aramızdaki Efsaneler!

Dün Sinan’ın düzenlediği Web Gençliği buluşmasındaydım... çok güzel paylaşımlar oldu... Yanlız bu ara hep aklımda olup da yazamadığım bir konuyu da tekrar gündeme getirdi....
Web deneyimleri bloguyla bir çok kişiye blog kullanımı konusunda bilgi verirken Video blog nasıl oluru da bize örnekleyen Volkanın aldığı yorumlar (el kol hareketi çok kullanıyorsun vb.) veya Emre Sokullu’nun Grou.ps adlı projesine aldıgı $1.100.000 (sıfırları özellikle yazıyorum milyonlar o kadar sakız olarak kullanılır olmuş ki!) ile ne kadar az(!) para koparabildiğinin tartışılması, yazmam gerektiğini düşündürdü...
Yüzyıllardır(!) VC kullanan bu ülkede nedir ki bir milyon, hem video falan cekceksen el kol hareketi yapma Volkan(!) nasıl olsa umurumda değil ne kadar değerli bilgiler verdiğin....Birçok kişi Klonlama derdinde dışardan, yada param yok diye yakınmakta, gün gelip birileri yeni birşeyler yapma derdine düşünce de ne hikmetse herkes bir anda eleştirir oluyor...
İki örnek aldım sadece ama hiç kendinizi bu kişilerin yerine koymayı denediniz mi?O kadar uğraş emek veriyorsunuz, sonuçta birşeyler kıvama gelmeye başlıyor, heyecanınız tavan yapıyor.... ve bir kaç densiz(!) bütün bu heyecanı yerle bir ediyor...
Bırakalım hayal kuran kursun girişimciler, hedefine koşan koşsun, bari köstek olmaktan uzak duralım... Her gün okuyup da “vay be!” dediğimiz efsaneler aramızda kesinlikle var, sadece biraz destek ve hoşgörü bekliyorlar patlama yapmak için....

Pazartesi, Temmuz 28, 2008

Büyüyünce Mercedes Olucam!

Bugün ofise gelirken yolda "Bis" diye tabir ettiğimiz o küçük minimini arabalardan birini gördüm... Ama biraz farklıydı bu;
Sahibinin gözü gibi baktığı her tarafında bir modifiye(hala aklım sırrım ermedi ama), ve arka camda bir yazı;

BÜYÜYÜNCE MERCEDES OLUCAM!!!

Hiç görmeye alışık olmadığımız farklı bir bakış....
Araç kendi küçüklüğü ile dalga geçiyor... Yanı sıra kendine hedef belirliyor :p
Ama sonuçta bütün ilgiyi çekiyor arabalardan minibuslerden duraktan bütün gözler "O küçücük arabaya bakıyor ve gülümsüyor"

Belki katılmayanlar çıkar, ama ne zamanki bir kişi,marka yada ürün kendi zaafını,hatasını veya eksikliğini (başkalarından önce) Ti'ye alabiliyorsa o zaman prim yapıyor....
Düşünün bir küçük "Bis"in Mercedes olmasını, atademirerin göbeğini, Cem Yılmazın Kelini...
Herkesin ve herşeyin bir şekilde kusuru olduğu için, bunları kendi diliyle ifşa edenler, kendilerini düşürmüş olmuyor aksine, Kendisine olan güveni anlatıyor...
Ve bu da Marka, ürün yada kişi adına "güven ve içtenlik" oluşturuyor....

Cumartesi, Temmuz 26, 2008

Hadi iş batıralım...

Murat Buyurgan'ın yazdığı yazıyı okuduğumda ancak bu kadar güzel yazabilirdim dedim kendi kendime...
her zaman çevremdekilere anlatageldiğim bir konu fakat hep "doğru diyosun da, müteşebbis ruhu kaybedersen ne olacak? Tecrübe kazancam derken ya dibi görürsen?" gibi yanıtlarla karşılaştığım bir konu...
"İş batırmadıysanız, yanlış yapmadıysanız, itibar görmezsiniz"
Bloga basladıgım ilk gunlerde yazdıgım hatayı başarıya çevirme yazım aklıma geldi ve tekrar ne kadar hata ya da batık olsa da girişimci ruhu kaybetmemek, her hatadan pay çıkarıp tecrübe diye önümüze koymak, tecrübeleri göz önünde bulundurarak yeni girişimlerde bulunmak, hataları gün geçtikçe azaltırken, hiç bir zaman girişimcilik konusunda doyuma ulaşmamak, ve hepsinin yanı sıra paradan ziyade başarmaktan alınan hazzı tatmak Girişimcinin vazgeçilmez gayesi olmalı diye düşündüm...

Çalışana değer vermek!

BSH Çamaşır Makinesi Fabrikası Direktörü Lars Oliver Giersberg, 400 çalışandan 2 bin 500 fikir geldiğini açıkladı.

BEYAZ eşya ve ev aletleri üreticisi BSH’ın Türkiye’deki çamaşır makinesi fabrikasının çalışanları grup bünyesinde düzenlenen fikir yarışmasında dünya birincisi oldu. Alman BSH, dünya genelinde 45 fabrikasında ’Top Idea’ isimli fikir yarışması düzenliyor. BSH’ın Çerkezköy’deki çamaşır makinesi fabrikasında çalışanların 2007 yılı boyunca Top Idea’ya sundukları önerilerle, fabrikada 272 bin Euro’luk tasarruf sağlandı.

Çalışanların tamamının organizasyona katkısıyla bir çok kar elde ediliyor, sadece tasarruf edilen miktar değil yanı sıra çalışanlar ürün için fikir verebildikleri ve üzerine katkı sağlayabildikleri için firmalarına daha bir sıkı bağlanırken, sonuçta, müşteriye her geçen gün geliştirilen ürünler ile daha iyi bir hizmet veriliyor...
"maaşını, yemegini, yolunu verdik daha ne istiyon!" zihniyetinin örnek alması temennisiyle...

Avea Hayatımın Fikri Projesi

Hayatının fikrini bulan gençler, Avea ve TOG sayesinde kendi işlerini kuruyor. Türkiye'de girişimcilik eğitimini, projelerin fonlanmasını ve işini kuran gençlerin en kritik dönemi olan ilk yıllarında danışmanlıkla desteklenmesini bir arada hayata geçiren tek proje olan Hayatımın Fikri, ikinci yılında 19 proje ile 23 genç girişimciye toplam 513.000 YTL fon verdi...

Kaynak: letsgomobile.org

Çarşamba, Temmuz 23, 2008

Yıllık Kart Ücreti (!)

Türkiye Bankalar Birliği (TBB), yaptığı açıklamada Bankaların Kredi Kartı Müşterilerinden tahsil ettiği Kart Ücretlerinin legal olduğunu bildirdi

Kredi kartı kullanıcısından türlü türlü faiz alınıyor, bireyselde en büyük kazanç bu kredi kartı faizlerinden geliyor, hatta bazı bankalarda ticariler ile yarışıyor, ve bunlar yetmiyor, KART ÜCRETİ alınıyor...
Hadi diyelim ki bu lazım o kadar hizmet veriliyor ve bu yüzden böyle bir sabit alacak gerekli,
Peki istisnasız bütün müşteriler en az bir defa "bu kart ücreti de nedir?" diye sormuşsa bununla ilgili neden farklı bir çözüm geliştirmiyorlar...
Akbankta çalıştığım dönemlerde Kredi Kartının bütün avantajlarını silen bu KART ÜCRETİ birçok müşteri kaybettirdi!
Evet herkesden alınınca ciddi bir gelir oluyor, 500bin kart, 40 YTL Kart ücreti, 20milyon YTL gelir(!)
Peki bir banka, o kadar çok müşteri kaybedeceğine faizlere bir puan eklense 20milyondan az mı kazanır çok mu?
Veya böyle bir yaklaşım etik değil mi diyorsunuz?

ilk 10 web 2.0 girişimleri...



10 Most Successful Web 2.0 Startups To Date

Facebook da açıldı(!) hayırlı olsun...

Facebook o kadar yeniliklere imza attı da niye Loginden sonrası sır gibi diye sorar dururdum kendime, "şu kodları açmıcak mı?"
evet sonunda Facebook da Açıldı...

Mark Zuckerberg şu anda beta sürümü (new.facebook.com) ile yayında olan yeni Facebook tasarımının ilerleyen haftalarda Tüm kullanıcılara açılacağını duyurdu...

Perşembe, Temmuz 10, 2008

Büyük Markalarla Nasıl Başa Çıkabilirim?

Girişimcilerin en çok korktuğu konulardan biri de; bu kadar büyük markayla nasıl başa cıkabilirim...?
evet üzerine çokca düşünülmesi gereken bir konu... ama birde diğer taraftan bakarsak, "yapan nasıl yapıyor?"...
bugün Forbes'te bir yazı okudum, özetle;
"Çalıştıkları firma batan 3 yönetici kendi firmalarını kurar, fakat biraz farklı bir yol izleyerek HERKESİN YAPTIĞINI seçmezler, sadece Hoteller için tekstil ürünleri üretirler, hatta sadece havluyla başlar devamında nevresim takımları üreterek devam ederler...
Zorlu vb. dev firmalar varken, onların en büyük avantajı küçük olmalarıdır, dev fabrikalar küçük müşterilerle veya onların anlık küçük siparişlerine cevap vermekte zorlanırken, kendileri 10-15 havlu takımı siparişine bile cevap verebilmektedir küçük atölyelerinde...
Ve bu sektörde Türkiye pazarında ciddi bir yere ulaşırlar...
devamında ikinci nesile geçer firma ve ihracata başlanır 2005'te... bulgaristan yunanistan romanya derken alır yürür...
çünkü eksperdirler artık, belki Tekstilin çok ufak bir kısmı için ama Markadırlar... Sadık Müşterileriyle, az da olsa siparişlere birebir hızlı dönüşleriyle... markadırlar...
Ve bugün Ritz-Carlton, Hilton, holiday Inn, Hyatt gibi dev zincirlerin neredeyse bütün hotelleri onların ürününü kullanıyor..."
evet...bir yumuşak karın yakalayınca olabiliyor... yandan sızabilecek bir alan bulup, müşterilerle birebir taleplerini cevaplayıp, kalitenizi her geçen gün biraz daha artırdıktan sonra.... istediğiniz sektörde istediğiniz markayla başa çıkabilirsiniz...

Mehmet Cihangir

Lansman(!)

Geçen günlerde MilGem ile ilgili bir yazı yazmıştım,
bugün okuduğum başka bir yazıda gördüm ki, bu sadece bize has bir özellik değil....
Genel Kamusal Yapıların klasik yatırımı yapıp umursamadıkları şeyler bunlar ; isimlerlendirme, lansman, pazarlama

"Aynı MilGem'de o kadar yatırım yapıp yeni bir gemi geliştirildikten sonra bu kadar kuru bir isim konulması gibi, Birleşik Devletler'de Folsom şehrinde 117milyon dolar harcayarak yaptırdığı şehrin simgesi olacak köprüsüne isim verme konusunda ciddi tartışmalar yaşamış;
Dünyaca ünlü Johnny Cash temalı bir isimmi? yoksa Folsom Lake Crossing gibi şehrin ismini barındıran bir isim mi?"
ve tahmin ettiğiniz gibi Folsom Lake Crossing olarak isimlendirilir yeni 117 milyonluk köprü...

Neyse bu konuda da yorum sizin...

Çarşamba, Temmuz 09, 2008

Güvenlikten müdürlüğe giden yol...

Yıllarca güvenlikçi olarak çalıştığı bankaya müdür oldu. İşte bir başarı öyküsü;

Çorum'da bir bankanın şubesinde 1982 yılında güvenlik görevlisi olarak çalışmaya başlayan Cemal Kaçay, 26 yıl sonra aynı şubenin müdürü oldu.
Cemal Kaçay, kendisinin 1982 yılında işe başladığı dönemlerde hem güvenlik görevlisi hem de memur olarak işe alımların olduğunu bildirdi.
''O zamanlar Merkez Bankasının güvenlik görevlileri sivil olarak, bellerinde silahları ile geziyorlardı'' diyen Kaçay, kendisinin de ''gençliğin verdiği heyecan'' ile güvenlik görevlisi olmak kendi isteğiyle işe başladığını ifade etti.
Kaçay, Halk Bankasının Çorum şubesinde işe başladıktan bir müddet sonra güvenlik görevlilerine ''siyah üniformalar'' dağıtıldığını belirterek, ''Bu görevin benim için cazibesi kalmamıştı. Ben de memur olmak için karar verdim ve çalışmaya başladım'' diye konuştu.

MEMURDAN ÇOK MEMURDU
Güvenlik görevlisi olmasına rağmen muhasebe bilgisi ve daktilo kullanma yeteneğiyle banka içinde daha çok memurluk görevi yaptığını anlatan Kaçay, 2 yıl sonra aynı bankada memurluk görevine başladığını kaydetti.
Bankanın şube müdürü olmak hayalini o yıllarda kurduğunu belirten Kaçay, ''(Eğer hedefinizi koymuşsanız, yolun yarısını geçmişsiniz demektir) sözü ne kadar haklıymış, şimdi daha iyi anlıyorum'' dedi.

''HEM ÇALIŞTIM HEM OKUDUM''
Cemal Kaçay, bankaya başladıktan sonra Açıköğretim Fakültesini dışarıdan bitirerek üniversite eğitimini tamamladığını ifade ederek, Halk Bankasının hizmet içi eğitim seminerleri, ekonomi dersleri, yükselme eğitimleri gibi pek çok alanda da eğitimine katıldığını vurguladı.
Kaçay, bankacılığın sevildiği zaman insanı mutlu eden bir meslek olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:
''Bankamızın yaptığı geniş kapsamlı eğitim çalışmalarına katıldım. Ekonomi, kriz dönemleri ve ihtisas yapılabilecek alanlarla ilgili en değerli bankacılardan dersler aldım. Çalışmamın her zaman faydasını gördüm. Ben buralara kadar yükselebileceğimi hayal etmezdim. Ancak bankamızın performans ve kazandığınız iyi notlara göre ödüllendirme sistemi, çalışan herkesin önünü açıyor, bunu şimdi daha iyi anladım.''

Kaçay, şu anda hedefinin bankanın Çorum şubesini Türkiye genelindeki ilk 10 şube arasına yükseltmek olduğunu dile getirdi.

Kaynak: www.milliyet.com.tr

Şampiyon Kokoreç franchise ile yayılacak


İşe 1950’ lerde büfeci olarak başlayan Galip ve Necati Tokgöz kardeşlerin 1981’ de Beyoğlu Balıkpazarı’ nda açtığı Şampiyon Kokoreç, 1994 ten bu yana tescilli bir marka olarak hizmet veriyor. Bugün itibariyle 12’ si İstanbul’ da olmak üzere 45 şubesi bulunan Şampiyon Kokoreç, bu yıl sonuna kadar girişimcilere 20 franchise vermeyi planlıyor.

Alışveriş merkezleri ve işlek caddelere franchise vereceklerini ifade eden şirket sahiplerinden Ahmet Memişoğlu İstanbul’un yanı sıra Adana, İzmir, Ankara ve Bursa’ ya franchise vereceklerini söyleyerek şöyle devam ediyor:

‘’Franchise verdiğimiz girişimciler ürünlerini bizden temin edecek. Elemanlarını eğitime tabi tutuyoruz. Dekorasyonu da ya biz yaptıracağız ya da onlar bizim istediğimiz standartlarda kendileri yaptıracak. Mağaza geniş cepheli ve 75-100 metrekare arasında olması gerekiyor. Reklam katkı payı isim hakkı gibi alanları kapsayan bir bedel belirledik bunun dışında franchise alan girişimcilerden başka bir meblağ talep etmiyoruz. Tüm bunlar için 30 bin Euro talep ediyoruz’’.

Pazartesi, Temmuz 07, 2008

GM binlerce kişinin işine son verecek

"ABD'li dev otomotiv şirketi General Motors'un binlerce çalışanının işine son vermeyi düşündüğü bildirildi."

Siemens de geçen gunler 17bin çalışanın işten cıkarılacagını duyurdu....
bu işten çıkarmalar global bir etkiden mi kaynaklanıyor?
sadece bu şirketlerde mi bir sorun var?
veya artık az kişiyle çok iş mi yapılmalı...??
neyse pek akıl sır erdiremedim ama hayırlısı....

haber için...

Cumartesi, Temmuz 05, 2008

MilGem ve Yaratıcılık(!)


Adı: Milgem (milli gemi'nin kısaltılmışı -ne kadar yaratıcı bi milletiz dimi?-)
Üreten: Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
Amaç: Miadı dolmuş karakol gemilerinin değiştirilmesi

evet, ne kadar güzel değil mi..? bazı gemilerimizi değiştirmemiz gerekiyor, ve sorumluluğu üzerine alan D.K.K. kendi teknoloji ve sermayesiyle yeni bir gemi üretiyor..
Yanlız ufak bir ayrıntı kaçıyor dikkatten... Ufak demiyelim hatta oldukça büyük bir eksiklik... Reklamcı yok memlekette? hiç mi kalmadı yaratıcı fikir sahipleri... nasıl bir acziyet... veya nasıl bir "yaptım işte oldu, daha ne!!" düşüncesi?

neyse bu konuda yorum sizin...
ayrıntılı bilgi için Deniz Kuvvetleri ya da wikipedia...

Google ve müşteriye yaklaşım...

Google; dünyanın en büyük arama motoru... yandaki hizmetlerini saymıyorum zaten(youtube,blogger vb..)
o hayatımıza girdiğinden beri hep müşteriye kitlesel değil birebir yaklaştı...
ne aradıysak onu karşımıza getirdi... reklamları dahi bizi rahatsız etmedi... gene istediğimiz konularla ilgili reklamları sade bir şekilde sayfaya yerleştirdi...
o zamana kadar hep alışageldiğimiz yahoo, msn, mynet gibi her tarafı renkli.. reklamlarla dolu... bizim istediğimizi önümüze sundular ama hep reklamları aşıp nerde oldugunu bulmamızı gerektirdiler... gene de sagolsunlar Google günlerine kadar onlarla geldik... haklarını yemeyelim...
ama sonuçta google, bir şekilde müşteriye istediğini verdi... yetinmedi memnun etti... yetinmedi bagımlı yaptı hepimizi...
ve işte burdayız "google it".... search nedir unuttuk sayesinde... "google it"...

ha şimdi diceksiniz bu yazı nerden esti şimdi??
sağolsun google (ne kadar Özgür Alaz'ın katkısıyla olsa da) hazırlamış Kırkpınar temalı logoyu...
görünce orda o logoyu... içten içe müşteri "kalbi" bir muhabbet besliyor google'a...
diyor; kocaaa Dünya Devi Google benim ülkeme has tema hazırlamış da koymuş....
ve verdiği hizmetlerin yanı sıra bu tarz jestlerle, hayatımızın her karesine girdi SAĞOLSUN GOOGLE!!!

Perşembe, Temmuz 03, 2008

Türk Eğitim Derneği'nden Genç Inovatif Girşimcilik Projesi

"Türk Eğitim Derneği, ABD Büyükelçiliği desteği ve Technopolis Group işbirliği ile, gençlerin yaratıcılık, yenilikçilik ve girişimcilik yeteneklerini geliştirmeye yönelik "Genç İnovatif Girişimcilik Projesi"ni hayata geçiriyor. Proje, ABD Büyükelçisi Ross Wilson ve Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu'nun katılımıyla 30 Haziran günü Limak Ambassadore Otel'de düzenlenen toplantıyla tanıtıldı."


ayrıntılı bilgi için buyrun...

Artık Flash sitelerde arama motorlarında...



flash tabanlı sitelerin arama motorlarının kimsesiz çocukları olduğunu biliyorduk. bütün güzelliklerine rağmen en güzel flash tasarımlı siteleri arama motorları ile bulmak mümkün olmuyordu.ancak flash denildiğinde akla gelen ilk isim olan adobe bu duruma bir dur demek istemiş ve flash aramaları yapabileceğimiz bir Adobe Flash Player teknolojisini büyük arama motorları Google ve Yahoo ile paylaştığını açıklamış.
artık zengin ve dinamik internet içerikleri ve indesklenemeyen bir kısım içerikler bu teknoloji sayesinde arama motorlarının kayıtlarında görüntülenecek.
ayrıntılı bilgi için buyrun...

Salı, Temmuz 01, 2008

Tasarruf derken???



Alman şirketler grubu Siemens, General Electric gibi rakip firmalarla "daha iyi rekabet edebilmek" için dünya çapında 17 bin 200 çalışanını işten çıkaracak. Almanya’da yayımlanan Sueddeutsche Zeitung gazetesinde çıkan habere göre, Almanya’nın küresel devi Siemens, çoğu üst ve orta düzey yöneticiler olmak üzere çalışma gücünün yüzde 4’ünü oluşturan 17 bin 200 çalışanının görevine son verecek.
İşten çıkarılacak kişilerin 6 bin 400’ünün, 136 bin kişinin istihdam edildiği Almanya’dan olacağı, firmanın 2010 yılına kadar 1,2 milyar avro tasarruf yapmayı hedeflediği belirtildi.
Firma konuya ilişkin açıklama yapmazken, Siemens üst yöneticisi Peter Loescher, dün çalışanlarına yazdığı mektupta, ayrıntılara giremeyeceğini, ancak Siemens’in potansiyelini seferber etmenin zamanı geldiğini söyledi.
Loescher mektupta, "ABD’de mali piyasalardaki kriz, enerji ve yüksek hammadde fiyatları yüzünden risklerin dünya ekonomisi için açıkça büyüdüğü bir dönemde bu şimdi çok önemli ve biz bunu gelecek aylarda daha fazla hissedeceğiz" dedi.
Siemens bütün dünyada 435 bin kişiyi istihdam ediyor.

Cumartesi, Haziran 28, 2008

Facebook'da 100$'lık Reklam Kuponu


Visa, 100$ Degerinde Facebook Reklami Veriyor, Son 18.000 Kisi!

Visa, Facebook’da kucuk isletmelerin kendini tanitmalari ve diger kisilerle kolayca isbirligi yapabilmelerini saglayan bir facebook uygulamasi gelistirdi. Uygulamayi kuran ilk 20.000 kisiye de 100$ degerinde Facebook reklami hediye ediyor. Facebook reklamlarini ilk defa denemek ve kendi isinizi facebook uzerinden tanitmak icin guzel firsat.

Son 18.000 kisi. 100$’lik reklam hakkindan elde etmek icin gec kalmayin.

P.S: Uygulamayi kurfuktan birkac dakika sonra mail adresinize 100$’lik reklam kuponu geliyor. Hemen ardindan facebook’da kendi reklam programinizi baslatabilirsiniz.

Bir Yıl İçinde Bin Şöförle Hizmet Verecek


Murat Şahin, dışarı çıktığı bir gece içkili araba kullanan arkadaşının ehliyetine el konunca bu soruna bir çözüm bulmak amacıyla kiralık şoför hizmeti veren Secure Drive fikrini bulmuş. Şubat ayında hizmete giren Secure Drive, bugün 170 çalışanıyla ihtiyacı olan herkese özel şoför hizmeti veriyor.

Murat Şahin, dışarı çıktığı bir gece içkili araba kullanan arkadaşının ehliyetine el konunca bu soruna bir çözüm bulmak amacıyla kiralık şoför hizmeti veren Secure Drive fikrini bulmuş. Temmuz ayında temelleri atılan ve Şubat ayında hizmete giren Secure Drive, bugün 170 çalışanıyla ihtiyacı olan herkese özel şoför hizmeti veriyor.
Ayda 300 servis verdiklerini anlatan Şahin, bir yıl içinde şoför sayılarını bine çıkarmayı hedeflediklerini söylüyor.

Hiç kazasız şoförleri seçti
Şahin, Secure Drive kadrosunun oluşturulma sürecini şöyle anlatıyor:
"Bu iş için önce tanıdıklarımızı harekete geçirdik. Çevremizde daha önce bir yerlerde şoförlük hizmeti verenleri bulduk. İkinci aşamada internetteki insan kaynakları sitelerini kullandık. Bize başvuranların sabıka kayıtlarını inceledik, şoförlüklerini test ettik, ceza kayıtlarını çıkardık. Hiç kaza yapmamış, 10 ceza puanını aşmamış kişileri seçtik."

Sırada Antalya var
Özel şoför hizmetini lüks olmaktan çıkarıp ihtiyaçları karşılayan bir hizmete dönüştürdüklerini belirten Şahin, "Fiyatları minimum düzeyde tuttuk" diyor.
Şahin, şu an sadece İstanbul, Ankara, İzmir, Dalaman, Bodrum hizmet veren Secure Drive'ın kısa süre sonra Antalya'da da şubeler açacağını ifade ediyor. Turistik yerlerde insanları havaalanından otellerine transfer etmek üzere de yeni bir sistemleri olduğunu söyleyen Şahin, birçok ile de yayılacaklarını söylüyor.

Bir telefonla adrese geliyorlar

Şahin, hizmetin işleyişini şöyle anlatıyor: "6 saat önce bizi arıyorsunuz. Size en yakın arkadaşımızı organize ediyoruz. Yarım saat sonra telefonunuza bir mesaj geliyor. Şoförümüzü de sizin bilgileriniz gidiyor. İstediğiniz saatten 10 dakika önce şoförümüz Secure Drive yaka kartıyla adresinizde oluyor."


Kaynak: www.milliyet.com.tr

Salı, Ocak 29, 2008

AlisverisX.com

En Düşük Bütçeyle Kendi İşinizi Kurmak ve
Kendi Sanal Mağazanızı Açmaya Ne Dersiniz?
www.alisverisx.com
0216 550 06 06